Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
cadsy
Prenses Moderatör
Prenses Moderatör
cadsy


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 25/05/09
Yaş : 34
Nerden : giresun

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ Empty
MesajKonu: MEVLANA CELALEDDİN RUMİ   MEVLANA CELALEDDİN RUMİ Icon_minitimePaz Mayıs 31, 2009 2:52 pm

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur.

Babası Bahaeddin Veled

Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında
"Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin
Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta
olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır.
Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın
dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı
Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar
ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin
Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü'I Ulemâ
Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti.
Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan
sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye
(Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın yaptırdıkları
medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve
ailesi burada 7 yıl kaldılar.

Mevlana Hazretleri Evleniyor

Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile
Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin
Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna
bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı.
Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki
oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda
Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi.
Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile
donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca
Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı
Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin
Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini
istedi.Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs
1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin
kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi)
Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.

Babası Ölüyor

Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri
olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak
kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu.

Mevlana Hazretleri Tedris'e Başlıyor

Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın
çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak
gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş,
İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye
gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i
Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems
aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya
çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi,
Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.Hayatını "Hamdım,
piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü
Hakk' ın rahmetine kavuştu.

Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üzerine Sadreddin
Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı
kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna'nın
cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı. Mevlâna ölüm gününü yeniden
doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani
Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya
gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün
ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız
âriflerin gönüllerindedir"

HAKKINDA YAZILANLAR

1.Ben Rüzgarım Sen Ateş
Mevlana Celaleddin Rumi Büyük Mutasavvıfın Hayatı ve Eseri
Annemarie Schimmel
Ötüken Neşriyat / Kültür Dizisi

“Gençlik yıllarında Mevlana'yı tanıyan Annemarie Schimmel, hayatını,
kendi ifadesiyle, sadece İslam tasavvufunun değil, genel olarak
mistisizmin de bu en büyük şairine hasretmiştir adamıştır. Bugün ise
ilmi ve şahsiyeti Mevlana'nın yörüngesinde kemal derecesine ulaşmış bu
büyük alim, Avrupa'da ve hayatta bütün dünyada Mevlana'yı en iyi
bilenlerden biri, belki de birincisidir. Tercümesini sunduğumuz bu
eser, hem Mevlana'nın dehasını göstermesi bakımından hem de bizim fikir
ve ruh iklimimizde kıvamını bulan büyük bir Avrupalı alimin derinliğini
göstermesi açısından fevkalade önemlidir. Elinizdeki eserde Schimmel,
Mevlana'nın sembollar dünyasında seyahat ederek onun dünya görüşünü,
aşk anlayışını, şiire bakışını ve dua hakkındaki ince fikirlerini kendi
şairane üslubuyla sunmaktadır. Kitap baştan sona Mevlana'nın kullandığı
sayısız mecaz ve espirilerle adeta bir dantel gibi dukunmuştur. Mevlana
hakkında yazılan her kitap şüphesiz kazançtır. Ancak Schimmel'in bu
kitabı, Mevlana'nın bildiğimiz veya bildiğimizi zannettiğimiz
fikirlerini yeni mana boyutlarıyla önümüze açmaktadır. O bakımdan bu
eser, Mevlana'yı anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir klavuzdur.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
MEVLANA CELALEDDİN RUMİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Genel Forum :: Biyografi-
Buraya geçin: