Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Atatürk'ün hayranı olduğu padişah

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
starl!k
Admin
Admin
starl!k


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 12/10/08
Yaş : 34
Nerden : Antalya

Atatürk'ün hayranı olduğu padişah Empty
MesajKonu: Atatürk''ün hayranı olduğu padişah   Atatürk'ün hayranı olduğu padişah Icon_minitimePtsi Mayıs 25, 2009 10:48 am

Atatürk'ün hayranı olduğu padişah 149389

Atatürk'ün hayranı olduğu padişah
Mustafa Armağan, Atatürk'ün Osmanlı'ya ve bir padişahına olan bakışını yazdı.

Atatürk'ün hayranı olduğu padişah

Tarih
bilgimiz büyük ölçüde söylentilere dayanıyor. Günümüzde bile sözlü
(şifahi) kültürün varlığını koruduğuna dair en güçlü kanıtlardan biri,
bunca tarih kitabı basılmasına rağmen insanların yine de kulaktan dolma
bilgilerle (şimdi bir de internetteki 'gözden dolma' bilgiler eklendi
buna) idare etmesidir.

Mesela Atatürk'ün Osmanlı padişahlarını
daima kötülediği, onları alçaklık, beceriksizlik, hatta hainlikle
suçlayarak yeni neslin gözünden düşürmeye çalıştığını zannederiz.
Süngümüzü takalım: Hakikaten öyle mi?

Fethin 556. yıldönümü yaklaşırken, Atatürk'ün Fatih Sultan Mehmed hakkındaki düşünceleri bize ışık tutabilir diye düşündüm.

Atatürk
Ankara'ya adımını atar atmaz (28 Aralık 1919) yaptığı konuşmada,
Osmanlı'nın hoşgörüsünden ve yabancı unsurların inanç ve âdetlerine
saygısından söz etmiş, "Başka dinlere saygılı tek millet biziz."
demiştir:

"Fatih İstanbul'da bulduğu dinî ve millî teşkilatı
olduğu gibi bıraktı. Rum Patriği, Bulgar Eksarhı ve Ermeni Katoğikos'u
gibi Hıristiyan dinî reisleri imtiyaz sahibi oldu. Kendilerine her
türlü serbesti bahşedildi. İstanbul'un fethinden beri Müslüman
olmayanların mazhar bulundukları bu geniş imtiyazlar, milletimizin
dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti
olduğunu ispat eder."

2 yıl sonra Eskişehir'de yaptığı konuşmada
Fatih'in İstanbul'u fethederek Doğu Roma'yı tevarüs ettiğini söyleyen
Mustafa Kemal Paşa, onun ikinci amacının Roma'yı almak ve Batı Roma
İmparatorluğu'nun da tacını başına koymak olduğunu söyler. Birçok fetih
yapan Fatih'in esas sorunu, dış politikada güçlü olmak için iç
politikada da güçlü olmaktır. Avrupa'yı istilaya kalkan Fatih'in bu
politikası, Atatürk'e göre "çok âkılâne ve müdebbirâne"dir ve bu yüzden
az çok başarılı olmuştur.

1921'de öne çıkarttığı hoşgörü
ilkesini 2 yıl sonra eleştirecektir. İzmit'teki konuşmasında ilk
kapitülasyonların Fatih tarafından Cenevizlilere verildiğini söyler.
Bir ihsan-ı şahane ve atiye olarak verilen kapitülasyonlar sebebiyle
zamanla milletin sırtındaki yükün ağırlaşıp onu takatsiz bıraktığını
ileri sürer. Ancak konuşmanın devamında büyüleyici bir Fatih portresi
bizi beklemektedir:

"İstanbul'u alan büyük Fatih, bu azametli,
kudretli padişah hakikaten bütün İslam dünyasının, bütün Türk
dünyasının hakkıyla istifade edebileceği bir zattır. Bazı kusurları bir
kenara bırakılırsa, bütün cihanın büyüklüğünü takdir edebileceği
şahsiyettir."

Şunu anlıyorum ben Atatürk'ün söylediklerinden:

Fatih'in
Batı'ya yayılma siyaseti esasen doğruydu ama bunu ancak Fatih gibi
birisi kişisel yetenekleri sayesinde sürdürebilirdi. Bu bir devlet ve
millet siyaseti değildi. Oysa önemli olan, aslî unsurun, geniş anlamda
Türklüğün vicdanından çıkma bir siyasettir.

Atatürk 22 Ocak 1923
tarihli Bursa konuşmasında bu sefer Patriğe ayrıcalıklar bahşeden
Fatih'in pek de iyi yapmadığını söyler. Ancak yeni kurulacak Türkiye'de
bu tür ihsanlar kimseye verilmeyecektir. (Hatırlatalım ki, Lozan'ın
imzası öncesinde ABD'ye Chester İmtiyazı'nı veren de Atatürk'ün başında
bulunduğu TBMM'dir. 7 ay sonra "The Saturday Evening" gazetesine
verdiği mülakatta (13 Temmuz 1923) "Amerika'ya olan inanç ve
güvenimizin somut bir delilini, Chester İmtiyazı'nı vermek suretiyle
gösterdik." diyen kendisi değil midir?)

Lozan'da karar anına
yaklaşılırken Atatürk'ün, konuşmalarında "fetih" ve "yayılma" fikrinden
hızla uzaklaştığını görürüz. "Cihangirlik fikri lugatimizden ebediyen
silinmiştir." der. Bu dönemde Fatih'in ve fethin gündeme getirilmesi,
Avrupa'da Türkiye üzerindeki hassas şüphe bulutlarını kabartmak, "Acaba
yine Osmanlı mı geliyor?" endişesini yağdırmak olurdu. Yeni Türkiye
barışçı bir ülke olacaktı. Söylemediği ama kendisine yakıştırılan bir
sözle ifade edecek olursak, Türkiye, "Yurtta sulh, cihanda sulh"
istemektedir.

Peki Atatürk Cumhuriyet döneminde Fatih'e nasıl bakmıştır? Bunun için iki hatırata eğilmemiz gerekiyor.

Prof.
Afet İnan "Atatürk Hakkında Hâtıralar ve Belgeler" (1968, s. 187) adlı
kitabında Atatürk'ün "Büyük Fatih"e her zaman hayranlığını ifade
ettiğini yazar. İnan'a göre, Atatürk, bir Fatih heykelinin yapılmasını
çok arzu etmiştir. Kâh Ayasofya Camii'ne, kâh Kızkulesi, Rumelihisarı
veya gemilerin karadan yürütüldüğü Kasımpaşa kıyısına dikilmesini
düşünmüştür heykelin. Ama gözde mekânı, besbelli ki Kızkulesi'dir.

Afet İnan'a göre Atatürk tam bir Fatih hayranıdır:

"[Atatürk]
Osmanlı Devleti'nin yükseliş devri için, hayranlık ve muhabbet
beslemiştir. Onun için FATİH SADECE BİR TÜRK BÜYÜĞÜ DEĞİL, CİHAN
TARİHİNDE DE EN BÜYÜK ADAMDIR." (s. 312)

Atatürk'ün
yakınlarından Münir Hayri Egeli de çok ilginç bir anekdot aktarır
"Atatürk'ün Bilinmeyen Hâtıraları" adlı kitabında (1954, s. 58-59).

Bir
gün sofrada söz Fatih'e gelir. Atatürk sorar: "Tarih acaba benim mi,
yoksa Fatih'in mi yaptığı işleri daha mühim bulacaktır?" Orada
bulunanlar hemen atılırlar: "Tabii ki sizi." Atatürk sorar: "Niçin?"
Herkes kendince Atatürk'ün Fatih'ten üstün bir tarafını ispatlama
yarışına girer. Dalkavuk mu yok? "Sizin yanınızda Fatih de kim
oluyormuş!" diyenler bile çıkar. Bunun üzerine Atatürk, bu kişiye
kızar, "Halt etmişsin" der. Şu sözler olgun bir devlet adamının
bakışını yansıtır:

"Ben Fatih'ten büyük olabilir miyim? Çok
kereler Fatih'in karşısında kaldığı meseleleri düşündüğüm zaman ben de
aynı hal çarelerine varmışımdır. Yalnız, Fatih benim karşısında
kaldığım meseleleri nasıl hallederdi? Bunu çok merak ederim. O BÜYÜK
BİR ADAMDIR, BÜYÜK."

Egeli'ye göre Atatürk bir cümle daha söylemiştir ki, büsbütün düşündürücüdür:

"FATİH'İN DEVRİNDE YAŞASAYDIM MEMNUNİYETLE OYUMU ONA VERİR VE ONU CUMHURBAŞKANI SEÇERDİM."

Bu
çarpıcı tespitin ışığında Atatürk'ün Fatih'e ve Osmanlı'ya bakışını
yeniden değerlendirmeye var mısınız? Varım, diyenlerle işimiz var
çünkü...

***

"Atatürk BM'yi nasıl yalvartmıştı?"

Alın size bir internet dedikodusu daha:

Meğer Türkiye (Atatürk), 1932'de zamanın Birleşmiş Milletler'i olan Milletler Cemiyeti'ni üye olmamız için yalvartmış imiş.

Doğru,
İspanya'nın teklifi ve Yunanistan'ın desteğiyle davet edilmiştik
Milletler Cemiyeti'ne. Ama (bu 'ama' önemli) İspanya'yı bizi teklif
etmeye zorlayan da yine bizdik. Bana inanmıyorsanız Mahmut Goloğlu'nun
"Tek Partili Cumhuriyet" (Ank. 1974) adlı kitabında İspanya
temsilcisinin konuşmasını okuyun, göreceksiniz ki, 1932 Mart'ında
İspanyol temsilcisi genel bir çağrı yaparak ülkeleri cemiyete katılmaya
çağırmıştır. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras bunu fırsat bilerek
İspanyol delegeyle görüşmüş ve Türkiye'nin davet edilmesi halinde
Cemiyet'e katılacağını bildirmiştir. Madariaga adlı temsilcinin teklifi
genel kurulda kabul edilmiş ve Türkiye davet edilmiştir. Birilerinin
"Cumhuriyet'in onur belgesi" dedikleri davetin içyüzü bundan ibarettir.

MUSTAFA ARMAĞAN - ZAMAN
10.Mayıs.2009 08:25:49
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hayattamekan.forum.st
 
Atatürk'ün hayranı olduğu padişah
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Haklı Olduğu Bir Bir Doğrulanıyor

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Türkiyem :: Tarihin Sesine Kulak Ver-
Buraya geçin: