Yedinci Osmanlı padişahı ve İstanbul'un Fatihi.
Saltanatı: 1451-1481
Babası: II. Murat Han - Annesi:Hatice Alime Hüma Hatun
Doğumu: 30 Mart 1432 Vefatı: 3 Mayıs 1481
Sultan Murat Han, oğlu şehzade Mehmet'i yalnız din ve fen ilimlerinde
yüksek bir tahsil yaptırmak ve bir takım kültür dillerine (Arapça,
Farsça, Latince, Yunanca ve Sırpça) sahip olarak yetiştirmekle kalmadı.
O, bu kudretli ve kabiliyetli şehzadeye tecrübeli devlet adamlarından
ve büyük alimlerden müteşekkil yüksek bir muhiti, maddi-manevi
bakımlardan devrin en üstün bir ordusunu ve nihayet bütün düşmanlarını
ve Haçlı ordularını yere seren rakipsiz ve sağlam bir devleti de miras
bırakmıştı.
Bununla beraber 21 yaşında tahta oturan genç Hakan, daha ilk günlerde
devleti ve ordusunu daha büyük hamleler yapacak bir kudrete ulaştırdı.
Şehzadeliğinden beri bir an önce İstanbul'u fethetmek ve Hazret-i
Peygamber'in "Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu
fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel
askerdir." müjdesine mashar olmak istiyordu. Bu gaye ile askerî tarihin
kaydettiği ilk büyük ateşli silahlar ve toplar ile ordusunu dayanılmaz
bir kudret haline getirdi. Ayrıca 1000 yıllık tarihi boyunca bütün
muhasaraları muvaffakiyetsizliğe uğratan surları aşmak için seyyar
kuleler kurdu. Nihayet 6 Nisan'da başlayan kuşatma, 22 Nisan'da
Fatih'in donanmayı Beşiktaş'tan Haliç'e indirmesiyle çok şiddetli bir
duruma girdi. 29 Mayıs 1453'te yapılan son taarruzla şehri alarak
Ortaçağ'a son verdi.
Beyaz bir at üzerinde ve muhteşem bir alayla Topkapı'dan şehre giren
Fatih Sultan Mehmet, doğruca Ayasofya'ya gitti. Kapıya gelince attan
inip, secdeye vardı. Mabedi temizletti, tasvirlerden kurtardı ve ilk
Cuma namazını orada bütün gazilerin sevinç ve heyecanları içinde kıldı.
Daha sonra Ayasofya'nın kıyamete kadar cami kalmasını yazılı vasiyet ve
vakıf eyledi.
Fatih Sultan Mehmet bundan sonra, Osmanlı Devleti'ni bir Cihan
İmparatorluğu haline getirme ve İslamiyet'i bütün dünyaya yayma
mücadelesine girişti. O; "Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir
padişah ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır" diyordu. Nitekim bu
gaye ile Fatih kısa zamanda Anadolu'da İsfendiyar, Trabzon, Karaman ve
Akkoyunlu memleketlerini ilhak etti. Dulkadir beyliği ile Kırım
hanlığını tabiiyeti altına aldı. Yunanistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek,
Sırbistan (Belgrad hariç), Eflak-Boğdan ve sair ülkeleri fethetti.
Birçok krallık, imparatorluk, hanlık ve beylik ortadan kaldırıldı ve
Osmanlı toprakları Tuna'dan Fırat'a kadar yayıldı. Anadolu'da milli
birlik tesis edildi.
Bu büyük Türk Sultanı 1481 senesi ilkbaharında üç yüz bin kişilik bir
ordunun başında olarak yeni bir sefere çıktı. Ancak, Hünkar çayırı
denilen mevkide hastalandı ve çok geçmeden 3 Mayıs 1481'de vefat etti.
Özel doktoru olan Yahudi dönmesi Yakup Paşa tarafından zehirlendiği de
söylenmektedir. Naşı, adına yaptırdığı caminin bahçesine defnedildi.
Sonra üzerine türbe yapıldı.
Fatih Sultan Mehmet, ince yüzlü, uzunca boyla, dolgun vücutlu olup,
seyrek güler, yüzüne bakıldığında hürmet ve korku telkin ederdi. Her
şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırıcı idi. Harp sanatından çok
hoşlanır, yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve
bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. "Sırrıma sakalımın bir tek
telinin vakıf olduğunu bilsem onu yolar atarım" sözü meşhurdur.
Soğuğa-sıcağa, açlığa-susuzluğa ve yorgunluğa karşı çok dayanıklı idi.
Trabzon üzerine çıktığı seferde Zigana dağlarını yaya olarak bin bir
müşkilatla geçerken yanında bulunan Uzun Hasan'ın annesi, Sara Hatun;
"Ey oğul! Bir Trabzon için bunca zahmet değer mi?" deyince, yüce Hakan;
"Bu zahmet din yolunadır, ahirette Allahü tealanın huzuruna varınca
inayet ola. Zira elimizde İslam kılıcı var. Eğer bu zahmeti ihtiyar
etmezsek bize gazi demek yalan olur" cevabını verir.
Fatih, büyük ilim, din, kültür ve sanat adamlarını etrafında toplayarak
İslam medeniyetine yeni bir hamle verdi ve İstanbul'u devrinde bu
medeniyetin ve dünyanın en yüksek bir merkezi halime getirdi. Molla
Gürani, Hocazade, Molla Hüsrev, Hızır Bey, Molla Yegan, Ali Kuşçu ve
Akşemseddin meclisinin en mühim simaları idi. Devrinde Osmanlı
Devleti'nin bütün temel müessese ve teşkilatı en mükemmel bir hale
geldi. Zeytinyağı döktürerek insanlık tarihinde "yağla makine
soğutmasını", havan topunun balistik hesap ve planını yaparak dik mermi
yollu ilk silahı keşfeden de odur. Yine onun devrinde başta İstanbul
olmak üzere, imparatorluğun bütün şehirleri cami, mescit, medrese ve
sair eserlerle donatılmıştır.
Bunu Böyle Bilesiniz
Fatih Sultan Mehmet Han'ın namaz kılınmasına dikkat edilmesi hususunda
Rum vilayetlerine gönderdiği ferman şöyledir: "Allahü teala,
emirlerinin yerine getirilmesini bize nasip ve müyesser eylesin. Bu
hükümde bildirmek istediğim husus şudur: Rum diyarındaki şehir ve
kasabalarda ve buraların köylerinde yaşayan müslüman ahali, İslam
dininin emir buyurduğu farzları yapıp, sünnetlerine riayet etmekte,
Kelam-ı kadime ve Furkan-ı mecide yani Kur'an-ı kerime, hadis-i
şeriflere uymakta gevşeklik gösterip muhalefet ederler imiş. Allahü
tealanın "Namazı ikame ediniz:" emrini çiğneyip; "Namaz dinin
direğidir. Onu dosdoğru kılan dinini ikame etmiş olur. Terk eden dinini
yıkmış olur." hadis-i şerifine uymayıp, tuğyan yoluna sapanlar ve
böylece mescit ve camileri viraneye ve harabeye döndürüp, fısk ve
fücur, yani günah işlenen yerleri mamur ederler imiş. Bu ve buna benzer
haberler bize ulaşıyor. Eğer bunlar doğru ise, emr-i bil ma'ruf ve
nehy-i anil münker eylemek üzerime vacip olduğundan, ileri gelen bir
adamımı bu iş için vazifelendirdim. O inceleyip takip edecek. Şöyle
emir eyledim ki: "Her kim namazı terk ederse, dövülmek ve mali cezaya
çarptırılarak ta'zir eylemek meşru olduğundan, İslam dininin emri
gereği artık Rum diyarında namazını geçirenler tespit edilip, tamam
haklarından gelinsin. Halka namaz kılmaları tenbih edilip, kılmayanlar
hakarete uğratılıp teşhir edilsin. Hiç kimse ne olursa olsun bu icraata
mani olmaya!.. Rum sancağı beyleri ve kadıları ve subaşıları ve
bunların emrindeki diğer memurlar gönderdiğim vazifeliyle bu hususta
elbirlik edip yardımcı olalar. Böylece İslamiyet'in yüce ahkâmı, emri
ve yasaklarını yerine getirmekte gevşeklik ve tenbelliğe asla meydan
verilmeye, Öyle ki, mescitler dolacak, medreseler mamur edilecek ve
din-i İslam kuvvetlendirilmiş olacaktır. Böylece müslümanlar refah,
huzur ve saadet içinde olup, Padişahın devam-ı devletine ve kudretinin
artmasına duacı olacaklardır. Bunu böyle bilesiniz. Alamet-i şerifeme
(tuğrama) itimat kılasınız."
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Fatih'in İçsel Dünyası
Nezihe Araz
Dünya Yayıncılık / İnceleme - Araştırma
Neden Fatih Bu kitap kendi bilgimi artırmak ve bazı sorularıma yanıt
bulmak için yaptığım araştırmalardan doğdu. Başlangıç tarihi İstanbul
fethinin beşyüzüncü yıldönümüydü. Ben, bir tarihçi, bir tarih yazarı
değilim. Ama elimdeki birikim Osmanlı'ya, Osmanlı kültürüne, Osmanlı
sanatına ait ilgi çekici şeyler söylüyor. Biz ise, Osmanlıyı gerektiği
gibi bilmiyoruz. Tanımıyoruz, araştırmıyoruz. Ama onun hakkında
doğru-yanlış, çok çeşitli hükümler verebiliyoruz. Bu davranışı çok
yanlış buluyorum. Geçmişimizi iyi bilmeden bugünü ve geleceği yaşamak,
bilmek, değerlendirmek hem yanlış, hem eksik bir yöntem oluyor. Oysa
yarınlara ulaşırken geçmişin tüm olayları, yol gösterici, örnek verici
olarak bize gereklidir. Fatih, Osmanlı Devletinin yüzyılları içinde
sadece 50 yıl kadar bir zaman sürecini işgal etmiş. Ama bu süreç içinde
yaptıkları, yaşadıkları insanı şaşırtacak bir çizgide. Özellikle bilim,
sanat ve insancıllık konularında.
1453 Konstantinopl
Kuşatma Güncesi
Nicolo Barbaro
Çeviri Yurdakul Fincancıoğlu
Büke Y. İstanbul 2001
Elinizde tuttuğunuz kitap, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti
hakkında Batı ülkelerinde yayınlanmış, kaynak niteliğindeki özgün
kitapları Türkçeye kazandırma düşüncesinin meyvesidir. Kuşatma Güncesi
1453'ün yazarı, Venedik Cumhuriyeti eşrafından bir ailenin çocuğu olan
gemi doktoru Nicolo Barbaro'dur. Barbaro, Sultan Mehmet Il'nin
1453'teki adıyla Konstatinopl'u kuşatma altına aldığı günlerde, kentte
bulunuyordu; kent Türklerin eline geçinceye kadar da orada kalmış ve
yaşananları kendi bakış açısından gün gün not etmiştir.
(Arka Kapak)
1453 Konstantinopl Kuşatma Güncesi
Nicolo Barbaro
Büke Y. İstanbul 2001
Çeviri Yurdakul Fincancıoğlu
Elinizde tuttuğunuz kitap, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti
hakkında Batı ülkelerinde yayınlanmış, kaynak niteliğindeki özgün
kitapları Türkçeye kazandırma düşüncesinin meyvesidir. Kuşatma Güncesi
1453'ün yazarı, Venedik Cumhuriyeti eşrafından bir ailenin çocuğu olan
gemi doktoru Nicolo Barbaro'dur. Barbaro, Sultan Mehmet Il'nin
1453'teki adıyla Konstatinopl'u kuşatma altına aldığı günlerde, kentte
bulunuyordu; kent Türklerin eline geçinceye kadar da orada kalmış ve
yaşananları kendi bakış açısından gün gün not etmiştir.
(Arka Kapak)