Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 orhan pamuk

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
cadsy
Prenses Moderatör
Prenses Moderatör
cadsy


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 25/05/09
Yaş : 34
Nerden : giresun

orhan  pamuk Empty
MesajKonu: orhan pamuk   orhan  pamuk Icon_minitimeC.tesi Mayıs 30, 2009 10:24 pm

Nobel Edebiyat Ödülü verilen ilk Türk yazarı olan Orhan Pamuk 1952'de İstanbul'da doğdu.

'Cevdet Bey ve Oğulları' ve 'Kara Kitap' romanlarında anlattığına benzer kalabalık bir ailede, Nişantaşı'nda büyüdü.

Otobiyografik kitabı 'İstanbul'da anlattığı gibi, çocukluğundan 22
yaşına kadar yoğun bir şekilde resim yaparak ve ileride ressam
olacağını düşleyerek yaşadı.

Liseyi İstanbul'da Robert College'de okudu. İstanbul Teknik
Üniversitesi'nde üç yıl mimarlık okuduktan sonra, mimar ve ressam
olmayacağına karar verip okulu bıraktı.

İstanbul Üniversitesi'nde gazetecilik okuyan ama bu işi de hiç yapmayan Pamuk, 23 yaşından sonra romancı olmaya karar verdi.

ESERLERİ:

Cevdet Bey ve Oğulları:
Pamuk'un ilk romanı 'Cevdet Bey ve Oğulları' 1982'de yayımlandı.
İstanbullu, zengin ve Pamuk gibi Nişantaşı'nda yaşayan bir ailenin üç
kuşaklık hikâyesi olan bu roman 'Orhan Kemal' ve 'Milliyet Roman
Ödülleri'ni aldı.

Sessiz Ev:
Pamuk ertesi yıl 'Sessiz Ev' adlı romanını yayımladı ve bu kitabın
Fransızca çevirisiyle 1991'de 'Prix de la Decouverte Europeene'i
kazandı.

Beyaz Kale:
Venedikli bir köle ile bir Osmanlı alimi arasındaki gerilimi ve
dostluğu anlatan romanı 'Beyaz Kale' (1985), 1990'dan sonra başta
İngilizce olmak üzere pek çok dilde yayımlanarak Pamuk'a uluslararası
ününü sağlayan ilk romanı oldu.

Orhan Pamuk, 1985-1988 yılları arasında New York'ta Columbia Üniversitesinde 'misafir alim' olarak bulundu.

Kara Kitap:
Büyük bir çoğunluğunu burada yazdığı, İstanbul'un sokaklarını,
geçmişini, kimyasını ve dokusunu, kayıp eşini arayan bir avukat
aracılığıyla anlatan 'Kara Kitap', 1990'da Türkiye'de yayımladı.

Fransızca çevirisiyle 'Prix France Culture Ödülü'nü kazanan Pamuk, bu
romanla ününü hem Türkiye'de hem de yurt dışında artırdı. Pamuk'un 1991
yılında 'Kara Kitap'taki bir sayfalık hikayeden senaryolaştırdığı
'Gizli Yüz' filme çekildi.

Yeni Hayat:
Orhan Pamuk'un 1994'te Türkiye'de yayımlanan, esrarengiz bir kitaptan
etkilenen üniversiteli bir genci hikâye ettiği 'Yeni Hayat' adlı romanı
en çok okunan kitaplarından biri oldu.

Benim Adım Kırmızı:
Pamuk'un Osmanlı ve İran nakkaşlarını, batı dışındaki dünyanın görme ve
resmetme biçimlerini bir aşk ve aile romanının entrikasıyla hikâye
ettiği 'Benim Adım Kırmızı' adlı romanı 1998'de yayımladı.

Orhan Pamuk, bu kitapla Fransa'da 'Prix Du Meilleur Livre Etranger',
İtalya'da 'Grinzane Cavour' (2002) ve İrlanda'da 'International
Impac-Dublin' (2003) ödüllerini kazandı.

Kar:
Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli gazete ve dergilere yazdığı edebi,
kültürel makaleler ve kendi not defterlerinden oluşturduğu geniş bir
seçmeyi 1999 yılında 'Öteki Renkler' adıyla yayımlayan Pamuk, 'ilk ve
son siyasi romanım' dediği 'Kar' adlı kitabını 2002'de yayımladı.

İstanbul:
'Kar' kitabı New York Times Book Review tarafından 2004 yılının en iyi
10 kitabından biri seçilen Pamuk'un 2003 yılında yayımladığı son
kitabının adı 'İstanbul'.

Alman Yayıncılar Birliği tarafından 1950 yılından beri verilmekte olan,
Almanya'nın kültür alanındaki en seçkin ödülü olarak kabul edilen
'Barış Ödülü' 2005'te Orhan Pamuk'a verildi.

Aynı yıl, Fransa'da her yıl en iyi yabancı romana verilen 'Le Prix Medicis Etranger'i Orhan Pamuk'un 'Kar' adlı romanı aldı.

HABER

Nobel Edebiyat Ödülü Pamuk'un
12 Ekim 2006 www.cnnturk.com

2006 Nobel Edebiyat Ödülü yazar Orhan Pamuk'a verildi. Böylece Pamuk,
Nobel ödüllerinin en prestijlisi olan Edebiyat Ödülü'nü alan ilk Türk
oldu.

İsveç Akademisi, '2006 Nobel Edebiyat Ödülü'nün, kentinin melankolik
ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbirleriyle çatışması ve
örülmesi için yeni simgeler bulan Orhan Pamuk'a verildiğini' açıkladı.

Açıklamada, Pamuk'un 'roman sanatında, kimliklerle ve çift kişiliklilik
motifleriyle oynamasıyla ün kazandığı', 'büyürken geleneksel Osmanlı
tarzı aile yaşamından Batı yaşam tarzına geçişi yaşadığını' söylediği
ifade edildi.

Orhan Pamuk, 1.4 milyon dolar para ödülü ile altın madalya alacak.

Pamuk: "Çok mutluyum"

2006 Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Orhan Pamuk, çok mutlu olduğunu,
ödülü kazanmaktan kıvanç duyduğunu ve ödülü almak için Stockholm'e
geleceğini söyledi.

Ödülü kazandığını ABD'de öğrenen Pamuk, İsveç gazetesi Svenska
Dagbladet'in sorularını telefonla yanıtladı. Ödül töreni 10 aralıkta
Stockholm'de düzenlenecek.

Fransa'daki yasa teklifine değinmedi

Yazar Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasını CNN International'a değerlendirdi.

Pamuk yazdıklarıyla Türkiye'nin de tanındığını söylerken, Fransa
Parlamentosu’nda ‘Ermeni soykırımı’nı inkara ceza getiren yasa
teklifinin kabul edilmesini konusunda yorum yapmaktan kaçındı.

Dışişleri Bakanlığı, Orhan Pamuk'u kutlayarak ödülün Türk edebiyatının
tüm dünyada çok daha geniş bir şekilde tanınmasına önemli katkılarda
bulunacağını açıkladı.

Bakanlık açıklamasında, ödülün Pamuk'a verilmiş olmasının memnuniyetle
karşılandığı ve yıllardır bir Türk yazarının Nobel Edebiyat ödülüne
layık görülmesinin Türk halkının beklentisi olduğu belirtildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da, "Nobel Edebiyat Ödülü'nün
topluma bakışı özellikle akıllıca, güçlü ve liberal olan Orhan Pamuk'a
verilmesinden memnun oldum" dedi.

AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn de, Nobel
Edebiyat Ödülüne layık görülen yazar Orhan Pamuk'u, 'arkadaşı ve
hayranı olarak kutladığını' söyledi.

Rehn, "kitaplarını okuyanlar Orhan Pamuk'un bu kapsamda ne kadar övgüye
layık olduğunu bilirler. Nasıl ki yaşam için su ve hava gerekiyorsa
sanatçılar için de ifade özgürlüğü kaçınılmazdır. Orhan, diğerlerinden
daha fazla bu özgürlüğün ne kadar değerli ve kırılgan olduğunu bilir"
dedi.
Akademi: 'Türkiye'nin siyasi durumuyla ilgisi yok'

Nobel Edebiyat Ödülü'nü veren İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi
Sekreteri Horace Engdahl, Nobel Edebiyat Ödülü'nün Orhan Pamuk'a
verilmesinde, Türkiye'deki siyasi durumun etkili olmadığını söyledi.

Engdahl, "elbette ödül bazı siyasi dalgalanmalara yol açabilir, ama biz bununla ilgilenmiyoruz" dedi.

Horace Engdahl, Pamuk için, "kendi ülkesinde tartışmalı bir kişilik, ama neredeyse ödülümüzü alanların hepsi böyle" dedi.

Ödülün Orhan Pamuk'a verilmesinin 'çok az kişi için sürpriz olduğunu'
belirten uluslararası haber ajansı AP ise Engdahl'ın ödülü Pamuk'un
aldığını açıklamasının "kısa, ama yoğun bir alkış" ile karşılandığını
kaydetti.

Engdahl, Pamuk'un hem Doğu, hem de Batı kültürleriyle bağları sayesinde
çağdaş romanın köklerini genişlettiği için ödüle layık görüldüğünü
belirterek, "bunun anlamı şudur: Kendisinin romanı bizim, Batılıların
elinden aldığı ve bizim şimdiye kadar gördüğümüz romandan tamamen başka
bir şeye dönüştürdüğü söylenebilir" dedi.

Pamuk'un ödülü kazanmasıyla, 1988'de Mısırlı yazar Necib Mahfuz'a
verilmesinden bu yana Nobel Edebiyat Ödülü'nün ilk kez bir Müslüman
ülkeye gittiğine dikkat çekiliyor.

Orhan Pamuk'un ödülünü 10 aralıkta İsveç Akademisi'nde düzenlenecek bir törenle alması bekleniyor.

Bahis şirketlerinin favorisiydi

Pamuk ile birlikte bu yıl Suriyeli şair Adonis ödül için favoriler
arasındaydı. Geçtiğimiz yıllarda da aday olan Pamuk, bu yıl ise bahis
şirketlerinin favorisiydi.

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Çetin Tüzüner, ''edebiyat alanında
dünyanın en önemli ödüllerinden biri olan Nobel Ödülü'nün bir Türk
yazara verilmesinden gurur duyuyoruz'' dedi.

Orhan Pamuk'un eserlerinin dünyada 28 dile çevrildiğini hatırlatan
Tüzüner, "Pamuk, lokomotif olmuştur. Diğer yazarların önünü açacaktır.
Türk yazarların kitapları dünya edebiyatında yer bulacaktır'' diye
konuştu.
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

HAKKINDA YAZILANLAR
“ÜLKENİ KÖTÜLE NOBEL’İ AL!”
Olcay Yazıcı


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
cadsy
Prenses Moderatör
Prenses Moderatör
cadsy


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 25/05/09
Yaş : 34
Nerden : giresun

orhan  pamuk Empty
MesajKonu: Geri: orhan pamuk   orhan  pamuk Icon_minitimeC.tesi Mayıs 30, 2009 10:25 pm

Beklenen hâdise gerçekleşti ve Orhan Pamuk, gerek reklam girişimleri,
gerek uluslararası ilişkileri, gerekse Ermeni ve Kürtler konusundaki
maksatlı sözleriyle nihayet Nobel’i aldı. Haberi duyduğumda, ilk
reaksiyonum sevinmeden ziyade şaşkınlık oldu. Çünkü bu ödül fikir
namusuyla verilmiş ve fikir namusuyla hak edilmiş bir ödül değildi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
cadsy
Prenses Moderatör
Prenses Moderatör
cadsy


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 25/05/09
Yaş : 34
Nerden : giresun

orhan  pamuk Empty
MesajKonu: Geri: orhan pamuk   orhan  pamuk Icon_minitimeC.tesi Mayıs 30, 2009 10:26 pm


Nasıl olur? Gerçekten Nobel’i O. Pamuk’a verdiler demek? Bu iş bu kadar
ucuz mu? Demek ki, kırk yıl derin düşence, edebiyat, felsefe üretmek
için kafa yormak yerine, çıkıp revaçtaki bir siyasî kitlenin lehinde
yalan-yanlış bir iki cümle söyle ve Nobel’i al.

Ne desen bir Türk(!) yazarı, hadi sevin diye telkin ettim kendi
kendime. Fakat içimden bir ses, hadi canım sen de, bu ödülü bir Türk’e,
güçlü Türk edebiyatını, derin Türk fikriyatına, dünyayı kendine hayran
bırakan Türk estetiğine, sûfî Türk felsefesine, değerli eserlere imza
atmış Türk romanına, güzel Türkçe’ye falan vermediler. Sadece iki
siyasî cümleye yani Ermeni yandaşlığına verdiler. Geri zekâlılar için
akıllarda kalacak bir ironi teşkil etsin diye de, tam da Fransa’nın
Ermeni yasasını hür iradeli(!)meclisten geçirdiği güne denk getirdiler.
Fikir özgürlüğü(!) için ödül; fikir yasağı için yasa! Batı düşüncesine
ne de yakışıyor bu yaman çelişki. Siz hâlâ, bu liderle el sıkışmaya,
ahbap-çavuş fotoğrafları çektirmeye, AB’ye girmek için yüzsuyu dökmeye,
eşik aşındırmaya, yalvarıp yakarmaya devam edecek misiniz?

Neyse, mezkur hâdiseye dönelim..Eğer Nobel kriterlerinde saf edebiyat
değerlendirilseydi, soldan sağa kadar birçok yazarımız bunu çoktan hak
etmişti. Onlara verirlerdi. Orhan Pamuk, bırakınız evrensel romanın
ölçü ve değerlerini taşımayı, ortaokul talebesi seviyesinde Türkçe
bilmiyor. “Yağmur çıldırmıştı!” cümlesini kuran kafa sağlıklı bir kafa
olabilir mi? Çıldırmak, beşerî bir cinnet hâlidir. Nesneye teşmil
edilemez. Ama bunu bilmek için dil ilmi bilmek, mânâ ilmi bilmek, lügât
yalamış olmak gerekir. Çala-kalem yazmakla olmaz bu iş. Diyeceksiniz
ki, işte adam Nobel’i aldı sonunda. İyi de, biz Nobel’i alamazsın
demedik, güçlü bir yazar olamazsın dedik.

KLASİK EDEBİYATTAN AŞIRMA METİNLER

Bu şahsın romanlarının ana fikirleri, temel metinleri biraz değiştirip,
çarpıtarak, içerisine cinsellik tozu serpiştirerek, hep Türk-İslâm
klasiklerinden aşırmadır. Daktilo edip, kitabına aktarmış, kendine mal
etmiştir. Kara Kitap, bu bakımdan gerçekten ’kara’ bir kitaptır. Bir
çıfıt çarşısıdır adeta. İçinde paslı menteşeden, ezik at nalına kadar
her şey vardır. Attar’dan, Mevlânâ’dan aktarma ‘mahzen hikâyeleri’
üzerine kurulmuş bir kitap.

Yeni Hayat, çok bayat bir vak’a-yi âdiyeden ibarettir. Kar romanı ise
tamamen bir “kâr” harekâtıdır. Nobel komitesine ilk kez orada göz
kırpmaya başlamıştı zaten. Kars’ın eski taş yapılarını Ermeni’ye mal
ederek. (Karslı bir arkadaşımız, bu yapıların Ruslar tarafından
yapıldığını söyledi.)

O. Pamuk’ta ne derinlemesine bir psikolojik insan analizi, ne lirik bir
tasvir becerisi, ne bediî bir soyutlama gücü, ne de dişe dokunur bir
büyük düşünce/hikmet ve felsefe vardır. Edebî sanatlar açısından
oldukça yeteneksiz, çapsız ve kısırdır. Meselâ kırk fırın ekmek yese
asla bir Oğuz Atay etmez. Bütün yazdıklarını bir kefeye, Peyami
Safa’nın “Yalnızız”ını öte kefeye koysa, kendi kefesi kuş tüyü kadar
hafif kalır. Ne “Devlet Ana”yla boy ölçüşebilir, ne “Huzur”la; ne
“Tutunamayanlar”la, ne de “Gençliğim Eyvah”la! Hele, “Yesili Hoca
Ahmed”in ne ilmine, ne de iklimine yanaşabilir. Kitaplarının hepsini
toplasan, bir “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”, bir “Çağlayanlar”, bir
“Yılkı Atı” etmez. Hele ki, “Asra Bedel Gün” ile kıyası mümkün değil.
Kemiyet ve keyfiyet olarak Pamuk’un çok üzerinde bir romancı olan Yaşar
Kemal’e, fizik kanunları Avrupa üniversitelerinde ders olarak okutulan
ve birçok kere aday gösterilen uluslararası çapta ilim ve fikir adamı
sayın Oktay Sinanoğlu’na verilmeyen ödül, nasıl oldu da, ‘gammazcı ve
pazarlamacı’ Pamuk’a verildi? Bu konuda derinlemesine düşünmek, kafa
yormak gerekmez mi?

Bu hazretin, tek mahareti eski metinleri bir araya devşirmek ve Türk
milletinin hain düşmanlarına ‘yandaşlık etmek, ‘sizdenim, beni görün’
mesajı göndermektir. Geleneğe bağlı ahlâkî metinlerin arasına
cinsellikler serpiştirmek, örfün asâletine yakışmayan sulu portreler
çizmek. Ulvî bir sanat eri olan hattatları, fırsat buldukça çıplak
kadın resimleri çizen sapıklar gibi göstermek. Muhteşem bir geçmişi
karalamak ve bu karanlıkta Nobel’i avlamak. İşte marifeti ve maharet
bu..

“SEN BİZDEN DEĞİLSİN!”

Hani, bir Konya yolculuğunda, otobüste, bir Anadolu delikanlısı, Cemil
Meriç’e, “Siz, bizden değilsiniz!” demişti de, Meriç şok olmuştu ya.
Evet, şimdi hep birden, bütün Türkler olarak, biz de o Pamuk adama
söylemeliyiz bu sözü: “Siz, bizden değilsiniz!” (Kimden iseniz, onlar
sevinsin oyuncak ödülünüze!) Çünkü, Batı, ‘bizden’ olanı ödüllendirmez.
Eğer ödüllendirseydi, yanlarında ‘karalama defteri’ olarak kalacağınız
gerçek büyük Türk yazarları/şairleri kazanırdı bu ödülü. Hem artık
Nobel, ‘büyük/güçlü/onurlu’ yazarlara değil; üzerinden siyaset
yapılmaya, ‘kullanılmaya müsait’ yeni yetmelere veriliyor.

Bu şahıs, o derece edebiyattan uzaktır ki, Kar romanında baş
kahramanlardan biri sözde şairdir. Romanın başından sonuna kadar onun
şiirle iştigal ettiğinden, şiir yazdığından söz eder, fakat ne acıdır
ki, bu dahi(!) şairin muhteşem(!) şiirlerinden tek bir örnek bile
veremez. Çünkü, bu Pamuk prenses, bir dörtlük yazamayacak kadar edebî
ve bediî ibda gücünden/edebî ehliyetten yoksundur. Ama bütün bunlar
Nobel’i almasına mâni değil. Çünkü, Nobel siyasî bir organizasyondur.
Kriterleri Türk düşmanlığı, Ermeni yandaşlığıdır; edebî ve fikrî
derinlik, estetik yoğunluk değil.

Ve mezkur kişinin, edebî yeteneği cılız kaldığı için, pazarlama
yeteneği gelişmiştir. Çünkü değişmez bir kuraldır: Bir kişinin
pazarlama yeteneği gelişmişse, entelektüel yeteneği yok demektir.
Entelektüel yeteneği ileri seviyede ise, pazarlamayı beceremez. Bir
insan hem iyi bir entelektüel, hem iyi bir pazarlamacı olamaz yani.
Mâlum zat, baskın güçlerin, dış mihrakların, yani ‘Sahibinin Sesi’ olma
misyonuyla bu işi kotarmıştır.

Ne gerek var edebîyata, fikriyâta! Felsefeye, estetiğe, derin ruh
tahlillerine, aşkın soyutlama gücüne, lirik tasvirlere…”Türkler, 1
milyon Ermeni ile 30 bin Kürt’ü katletmiştir!” de ve ‘ihanet madeninden
yontulma’ onursuz ama cafcaflı ödülü kap. Milyar YTL’lik nakdî getirisi
de bir yana. Sonra da, utanmadan milletin karşısına geç ve “Bu ödül
Türkçe’ye, Türk edebiyatına verilmiştir. Herkes fener alayları
düzenlesin. Bu başarım büyük coşkularla kutlanmalıdır..” de. Bunun için
nasıl bir tıynete, nasıl bir patolojik kafaya sahip olmak lâzım
bilmiyorum ama, herhalde O. Pamuk olmak gerekiyor!

ANA SERMAYESİ CİNSELLİK

Kar romanında, porno filmlerinde bile rastlanmayacak şu rezil diyalog geçer:
Biri sorar, “Kars’ta ne yapıyordun?” Ötekisi cevap verir: “Şiir yazıyor
ve otuz bir çekiyordum!” Alın size edebiyat, alın size belâgat, alın
size retorik, alın size Nobellik yüksek düşünce! Nasıl, beğendiniz mi?
(Bu sorum Nobel Komitesinedir, siz mümtaz Türk okuyucusuna değil.)

Aynı banal ve bayağı dil Yeni Hayat’ta da var. (Adam Otele geldi,
Hürriyet gazetesindeki çıplak kadın resmine bakarak, otuz bir çekti!)
der. Yani, Nobel ödüllü yazarın tek becerisi, belâgatı, ‘belden aşağı’
konulardaki maharetidir(!)

Sayın Nobel komitesi, yoksa bu fikir özgürlüğü(!) cümlesinden ötürü mu
ödüllendirdi Pamuk’u? İyi ama o zaman Playboy dergisine haksızlık
edilmiş olmadı mı? Bu işi onlar, yıllardır daha estetik, daha zarif bir
şekilde yapıyor. Üstelik, bir haya duygusuyla poşete kokuyorlar
eserlerini; böyle ulu orta piyasaya sürmüyorlar.

Bilindiği üzere, mezkur yazar, “Çok satan, fakat az okunan yazar!”
ünvanıyla maruftur. İç gıcıklayıcı iç çamaşırlar gibi kişinin mahrem
arzularını kışkırtır ve bir tekstil ürünü gibi piyasaya kitap sunar.
Çoğu zaman kitapları, nadide eserler rafında, seçkin kitapçılarda
değil, marketlerde zeytinyağ tenekeleri ile Omo kutuları arasında, yani
lâyık olduğu mekânda yer alır.

Yeni Hayat romanında da, edebî-felsefî yetersizliği apaçık ortadadır.
Tek bir cümle ile, “Günün birinde bir kitap okudum ve bütün hayatım
değişti!”, tuzak cümlesiyle yakalar niteliksiz okuyucuyu? Ama ne
hikmetse yine 300 sayfa boş lakırdı eder fakat, o okuduğu kitaptan bir
paragraf, hatta bir çarpıcı cümlecik bile aktaramaz okuyucuya. Çünkü
birikimi, ve felsefî altyapısı buna müsait değildir. O. Pamuk, bir meta
üretir gibi kitap üretir, daha kitaba başlamadan reklamına başlar.
Mesela gazetecileri arar ve benimle röportaj yapar mısın, der. Bu kadar
saygın bir entelektüel onura da sahiptir anlayacağınız. Tabiî ki,
anladınız. O, talebe göre, fason üretim yapar. Seri üretim yapar.
Edebiyatın işportacısıdır.

Eğer âdil bir terazi olsa, O. Pamuk’un bütün yazdıkları, “Yüzün
Yazıları” kitabının kırkta biri kadar gram çekmez. Hasetlik mi, hadi
canım sen de! Böyle bir pazarlama organizasyonuna haset duyacak yüreği,
kör kılıçla söker atarım göğsümdün. Mesele, Nobel almak meselesi değil,
mesele adam olmak ve adam kalabilmek meselesidir.

O. Pamuk, onuruyla musalla taşına uzanmayı, dünyanın bütün ödüllerine
tercih eden insanın, aşkın kimliğinden nasipsiz, ‘orta malı’ bir
kimliktir.

ÜLKENİ KÖTÜLE NOBELİ AL

Nobel’in ülkesini kötüleyenlere verildiğini artık sağır sultanlar bile
biliyor. Kültürü ile çatışanlara verildiğini tinerci çocuklar bile
biliyor. Öyleyse neye sevinecekmişiz? Ermenilerle, Ermeni’den daha
“Ermeni” olanlar sevinsin! Biz Nobel’i değil, onuru tercih eden
insanlarız. Varsın birileri kendi kuru balçıktan yaptığı heykelciğe
tapınmaya devam etsin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
cadsy
Prenses Moderatör
Prenses Moderatör
cadsy


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 25/05/09
Yaş : 34
Nerden : giresun

orhan  pamuk Empty
MesajKonu: Geri: orhan pamuk   orhan  pamuk Icon_minitimeC.tesi Mayıs 30, 2009 10:26 pm

Asırlık çınar, Fazıl Hüsnü Dağlarca bile feveran ediyorsa, yerli bir
Marksist yazar bile, “Bu ödülden sevinç değil, utanç duyuyorum!”
diyorsa işin gerçeği apaçık orta demektir.
Demek ki, bu şartlar altında, gerçek bir Türk yazarı için, bu ödülü
almak değil, almamak onurdur. Bu ülkenin gerçek aydını, “Bana ne
Nobel’den!” diyebilen haysiyetli aydındır.

Netice-i kelâm, soğukkanlı olmaya çalışıyorum ama yine de, sevinmek,
tebrik etmek gelmiyor içimden. Çünkü, bu ödül bir Türk yazarına değil,
Türk’e hakaret eden, milletini karalayan, Taşnak komitacısı gibi
davranan, Nobel komitesine ve Ermeni zihniyetine yaranmak için Türk’ü
kötüleyen bir şahsa verilmiştir. O adamın cüzdanında, T.C. yazıyor
olması, onu Türk saymaya yetmez ki!

SAĞ SERMAYE İLE SOLCULUK YAPANLAR

Sağ sermaye ile solculuk yapan malum kalem, Ermeni sempozyumunda
konuşmak üzere iken, Türk vatandaşları tarafından yumurta yağmuruna
tutulan mezkur Cengiz Çandar, fikirleriyle dünyayı sarsan J.P. Sartre
için söylenen sözden mülhem, denklik kriterini es geçerek, artistik ve
ideolojik yandaşlık duygusuyla, kargaların bile güleceği bir
benzetme/kıyaslama yapmış ve “Orhan Pamuk, Türkiye’dir” diye buyurmuş.
Pamuk’un, ülkesini içeriden hançerlemesine övgü diziyor ayrıca. Bu
üslûp zaten bizce mâlum hazret! Yorma kendini. Vatanseverlerle vatan
hainlerini ayrıt edecek irfanımız vardır, çok şükür…Evet, Türkiye’dir,
fakat bir farkla, Türk düşmanlarının görmek istediği,
parçalamak-parçalanmaktan beter köksüzleştirmek-piçleştirmek istediği
Türkiye! Ermeni Komitacılarının hâyâlindeki Türkiye! Ne güzel söylemiş
eskiler: “Dinime dahleden, bari müselmân olsa!”

Sosyal demokrat ve dahi ateşli bir liberal olan Toktamış Ateş de, yazma
yeteneği biraz gelişmiş Ortaokul talebesinin gayet rahatlıkla
yazabileceği vasat sözleri delil(!) göstererek, O. Pamuk’un büyük bir
yazar olduğunu iddia ediyor, Bugün’deki yazısında. Vasatı, şaheser gibi
göstermek, ya idraksizlikten, ya da ideolojik yandaşlıktan
kaynaklanmaktadır. Anlaşılan Toktamış, pek kitap okumamış!

Bakınız, şahsiyetli bir Türk aydını olan Haluk Şahin epey bir zaman önce bu konuda nasıl isabetli bir ön görüde bulunmuş:
“Benim korkum şu: Orhan Pamuk, günün birinde, dilsizlik duvarını kırmış
bir Türk yazarı olarak Nobel Edebiyat Ödülü'nü alsa bile, bu onun
kalemin hakkıyla kazandığı bir başarı olarak değil, Türkiye düşmanı
lobilerin çabalarının bir meyvesi olarak değerlendirilir. O zaman bu
tarihi olay, dilini kullandığı, ruhunu yansıttığı, bir bakıma adına
konuştuğu halk arasında sevinçle değil, üzüntüyle karşılanır. “

Aynen öyle oldu işte üstad! Ol hikâye bundan ibaret…

NOT: Utanç verici ilişkinin perde arkasını daha iyi kavramak için,
Sayın Emin Çölaşan’ın dünkü Hürriyet’te yayınlanan (17 Ekim 2006)
yazısını okumanızı tavsiye ederim.
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX


FERİT ORHAN PAMUK

Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adi
Ferit'tir) ülkesine bu kadar muhalif olmasını hiç anlayamamışımdır.
Hani
fakir ve hayatini zorluklar içinde geçirmiş birisi olsa belki
anlayacağım ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve
bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir. Mesela dedesi
Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk, İnönü
dönemlerinde yapilan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa
zamanda zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını
sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk'un zengin bir hayat sürmesine
yetecek kadar servet kalmıştır. Babası deseniz Türk özel sektörünün
duayenlerinden Gündüz Pamuk. Amerikanın IBM şirketinin Türkiye'ye
atadığı ilk genel müdürlerden. 1959-1964 yılları arasında IBM
firmasının tüm devlet birimlerine ve silahlı kuvvetlere sattığı
cihazları
pazarlayan kişi. 1964 yılından sonra Koç Holding'de Aygaz Genel
Müdürlüğü, Koç Holding Plan Grubu Başkanlığı, Arçelik müdürlüğü yapmış
ayrıldıktan sonra iki senede PETKİM'in başında bulunmuştur. Yani Orhan
Pamuk'un babası Türkiye'nin başarılı özel sektör yöneticilerinden biri.


Bu kadar da değil Gündüz Pamuk İsmet Paşa'nın yakın dostudur ve
SODEP'in kurucularındandır. Kısacası Pamuk ailesi dönemlerinde zengin
oldukları Halk Partisi’ne büyük bir sadakatle bağlı. Anne tarafı
deseniz o da aristokrat. Anne tarafından büyük dedesi 1700'lü yıllarda
Girit Valiliği
yapmış İbrahim Paşa. İbrahim paşa geniş torun yelpazesine sahip ve bu
kanaldan Orhan Pamuk'un ilginç akrabaları var. Mesela Hürriyet
Gazetesinde edebiyat yazıları yazan papyonlu Doğan Hızlan ve eski İş
Bankası genel müdürü Ferit Basmacı Orhan Pamuk'la uzaktan akraba.

Karısı Aylin Pamuk bile aristokrat. Aylin hanımın anne tarafı Beyaz
Rusya'dan göç etmiş ve daha sonra Osmanlı hizmetine girmiş bir Rus
soylusuna dayanmakta. Babası ise Osmanlı Adliye Nazırı Kazım Beyin
oğlu.

Kısacası sevgili dostlar bugün Türkiye'deki sisteme binlerce eleştiri
yağdıran Orhan Pamuk bu eleştirileri yapacak en son kişidir çünkü
Osmanlıdan beri bu ülkeyi yöneten aristokrasinin tam bir üyesi
kendileri. Peki Orhan Pamuk'ta oluşan bu sistem düşmanlığı nereden
kaynaklanıyor ve acaba "yapay" bir düşmanlık mı sorularına cevap
arayalım. Orhan Pamuk'un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca
bir başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul
değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için Gazetecilik
okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa
sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin
para vermek istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış
aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk'un
kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor. Peki bu sihirli
değnek acaba nerede değmiş olabilir. Benim kanaatimce bu değneğin izini
Amerika'da sürmek lazımdır. Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk
üzerinde derin etkileri olduğu anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu
kişi Orhan Pamuk'un erkek kardeşi Şevket Pamuk. Şevket Pamuk, Orhan
Pamuğun ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika'da
Yale, Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra
Türkiye'de bir çok üniversitede ders veren Şevket Pamuk Osmanlı
ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman. Kendisi pek çok yabancı
üniversitede Osmanlı ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş. Bu
üniversitelerden en ilginci Israil'de bulunan Negev Ben Gurion
üniversitesi. İsmini İsrail'in ilk başbakanı, İsrail'in kurucularından
ve
hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den
kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Gurion’dan almıştır.
Üniversitenin derslerini MOSSAD'ın da ilgiyle takip edip raporlar
hazırlattığı bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta. Işte sayın
Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde ders verebilecek kadar
yetenekli bir ekonomi uzmanımız. Ben Gurion üniversitesinin başında 14
sene Dünya Bankasında çalışmış ve daha sonra bu başarılarından ötürü
Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yılının adamı olarak seçtikleri
Prof. Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine başarılı bir ekonomistin
yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamışsınızdır.
İşte Orhan Pamuk'un kardeşi Şevket Pamuk bu kadar değerli bir hocamız.

Evet biz Orhan Pamuk'un Amerika yolculuğuna dönelim gene. 1985-1988
arasında tam uç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde
Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursuda
başarıyla bitirdi. Bu kurs Iowa üniversitesi bünyesinde verilen
International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs. Kursun
amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel
görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını
yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları.

Bu "iyiliksever"programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar
ağırlanıyor. İşte Orhan Pamuk'un bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani
onun deyimiyle "Bir kursa gitti hayatı değişti".Bu arada kurstan 2004
senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de Mahir Öztaş aklınızda
bulunsun çünkü geleceği parlak. İnsan düşünmeden edemiyor bu üniversite
bu kadar insanı çağırıp onları aylarca yedirip içirecek ve ağırlayacak
parayı nereden buluyor diye. Cevabı basit. Bu yazar eğitim kursu
programının baş sponsoru Amerikan Dışişleri Bakanlığı.

Orhan Pamuk'un şansı Amerika'da bundan sonra oldukça açılıyor.
Baktığımız zaman Orhan Pamuk'un Amerika'da basılan kitaplarının
tamamına yakını aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House.
Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann Yayıncılık.
Bertelsman’ın kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en
zenginlerinden Reinhard Mohn da sihirli değnek örneklerinden. Bay Mohn
İkinci Dünya Savaşı’nda general Rommelin Afrikakorps birliğinde
asteğmen olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek Kansas’da
bir esir kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn
biranda kitap sever oluveriyor. Savaştan sonra komünizm tehdidi
altındaki ülkesine dönen Mohn aniden bir yayınevi açarak ilahi
kitapları ve dini kitaplar basmaya başlıyor. İşte Bertelsmanın kuruluşu
böylesine mütevazı. 1991 senesinde emekli olduğu zaman Bertelsmann
dünyanın en büyük yayıncılarından ve kendiside karun kadar zengin. Bu
Amerikalılar asteğmen Mohna esir kampında ne yedird ilerse adam
başarının sırrını buluveriyor bir anda. Bertelsmanın bir diğer ilginç
özelliği Doğan Holdingle 2001 senesinde Müzik piyasasına yönelik bir
ortaklığa gitmeleri. Bu ortaklığın tüm görüşmeleri bizzat Aydın
Doğan'ın kızı
Hanzade tarafından yapıldı. Buna göre şu an Türkiye'de yayınlanan pek
çok yabancı müzik albümü hep bu ortaklığın sayesinde Türkiye'ye
ulaşıyor. İşte bu büyük grup Orhan Pamuk'u çok sevmiş olacak ki tüm kitaplarını satsa da satmasa da ısrarla onlar basıyorlar.

Orhan Pamuk'un en büyük başarılarından biride dünyaca ünlü IMPAC Dublin
ödülünü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil tabii ki
çünkü ödül jürisi "Benim adım Kırmızı" kitabını öylesine beğenmiş ki
birde hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler. Peki bir Türk yazarına
kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu meslektaşının hayatları boyunca bir
arada göremeyeceği meblağı veren kurumun arkasındaki güç kim. Bu şirket
ödüle ismini veren IMPAC şirketi. IMPAC tüm dünyada yaygın yönetim
danışmanlığı hizmetleri veren bir Amerikan şirketi. Yönetim
danışmanlığı adı altında güzel istihbarat hizmetleri verdiği de
bilinir. Şirketin başındaki Dr James Irwin İrlanda'yı ve kitapları çok
sevdiği için böylesine güzel bir ödül ortaya çıkarmış ve her sene
başarılı bir yazara
bu ödül veriliyor. Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi.

Kendisi Amerikanın önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan
ordusuyla arası harika. O kadar harika ki Amerikan Askeri akademisi
West Pointden üstün hizmet ödülü almış. Orhan Pamuk'a verilen ödülün
sponsoru bay James Irwin "International Democratic Union" derneğinin de
baş üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek dünya çapındaki merkez sağ
partileri bir araya getirmek için kurulmuş. Kurucuları arasında Ronald
Reagan, Margaret Thatcher, Baba George Bush, Helmut Kohl ve Jack Chirac
gibi önemli isimlerde bulunmakta. Derneğin Türkiye'den de iki üyesi
var. Bunlar Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi. Derneğin şu anki
başkanı Avustralya'nın Amerikan yanlısı başbakanı John Howard. James
Irwin bunun dışında Washintonda bulunan "Center for Democracy"
derneğinin de üyesi.

Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacındaki bu derneğin en
ilginç siması artık hepimizin tanıdığı Henry Kissinger. Kissinger dendi

mi o demokrasinin nasıl geleceğini hepiniz tahmin edersiniz herhalde.
Orhan Pamuk'un otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak çok
büyük aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek. Şu anda kazandığı ünün ve
paranın keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim meydanına yakın ve muhteşem
boğaz manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşiyor. Duvarlarında
Japon edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap bulunan lüks
dairesini sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de yakın
dostlarıyla yemek yiyor. Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan biride
Yahudi asıllı Amerikan gazetecisi Jeri Liber’di. Bu şahsiyeti hafızası
güçlü okurlar hatırlayacaklardır. Kurucusu olduğu insan hakları izleme
komitesini temsilen Türkiye'deki insan hakları ihlallerini konu alan
bir rapor yazmıştı. Sonra bu rapor kitap haline de dönüştürüldü. Bu
raporda Türk ordusunun Kürtlere katliam yaptığını iddia edilmiş ve Türk
ordusuna açıkça "serseriler" diye hitapta bulunulmuştu Bu kitabın
çevirisini
yapan Ertuğrul Kürkçü ve Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri
Liber onlara destek vermek için hemen Türkiye'ye gelerek mahkemelere
katılmıştı. Herhalde Sayın Orhan Pamuk’un fikirlerinin oluşmasında Jeri
Liberle özel teras katında yap tığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi
olmuştur.

Evet sevgili dostlar uzun bir yazının sonuna geldik. Keşke Orhan Pamuk
gibi yazarlarımız bu şekilde açıklamalar yapmasa da bizde
edebiyatçılarımızla ilgili böyle uzun yazılar yazmasak. Bu arada yazıyı
yazarken sabahı etmişiz gene ve dışarıdan kuş sesleri geliyor. "Kuş
sesleri" çok güzel ama her "kuşun" sesi değil tabii ki.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
orhan pamuk
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» orhan gazi
» orhan veli kanık
» Orhan Gencebay Hayatı Yaşamı Biyografisi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Genel Forum :: Biyografi-
Buraya geçin: